MUNZUR’DA
KAMULAŞTIRMA
13 Ocak 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan bir
Bakanlar Kurulu Kararı;
“Tunceli
ve Kocaeli illerinde tesis edilecek santrallerin yapımı amacıyla ekli
listelerde bulundukları yer ile ada ve parsel numaraları belirtilen
taşınmazların tapuda Hazine adına tescil edilmek üzere Maliye Bakanlığı
tarafından acele kamulaştırılması; adı geçen Bakanlığın 16/11/2016 tarihli ve
31584 yazısı üzerine, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27nci maddesine göre,
Bakanlar Kurulu’nca 28/11/2016 tarihinde kararlaştırılmıştır.”
Diyor.
Kararname Eki olarak “Konaktepe Barajı ve HES I-II” başlıklı “I SAYILI LİSTE” Tunceli – Ovacık ilçesine bağlı Akyayık, Aşağı
Torunoba, Çemberlitaş, Güneykonak, Konaklar, Pulur, Sarıtosun, Yaylagünü ve
Yoncalı mahalle ve köylerinin yerleşim alanları dâhil, neredeyse tamamını
kapsayan beşyüze yakın parsel numarası anılıyor.
NEDEN MUNZUR İÇİN YAZIYORUM?
Gerek mesleki, gerekse (turistik gezi vb) özel
nedenlerle Türkiye’nin doğal güzelliğe sahip birçok alanını gördüm. Munzur
Vadisi benim için en güzeli sözü biraz iddialı olsa da, kesinlikle ilk üçe
girer. Bu güzelliği anlatabilmek için, başarılı bir edebi dil kullanmalı ki; bu
konuda başarılı değilimdir. Munzur’la ilgili asıl yazma nedenim de doğal
güzelliğinin eşsizliği değil.
Munzur vadisi ile 1986 yılında bölgede görev yapan
bir meslektaşımı ziyaret için gittiğimde tanıştım. Daha sonra, gerek mesleki-
teknik nedenlerle, gerekse gezi amacıyla yaklaşık on sefer vadiyi gezdim.
Bunlardan ikisi de 11-12 Haziran 2002 ve 16/19
Temmuz 2002 tarihlerinde Konaktepe Barajı ve HES I ve II ile ilgili ÇED
hazırlamakla görevli ekibin, orman mühendisi teknik elemanı olmam nedeniyleydi.
2002 yılındaki bu seyahatlerimde, bir yandan Munzur vadisi orman ekosistemi ile
ilgili çok kıymetli teknik gözlem ve tespitler yaparken, Konaktepe HES projesi
ile ilgili de bilgi sahibi oldum. Ancak DSİ, ÇED hazırlama sürecinde, projenin
ÇED mevzuatının yürürlüğünden önce yapıldığı gerekçesiyle, kapsam dışı olduğunu
iddia ederek, hazırlanan ÇED raporlarını teslim almadı(Bu süreçte ön/taslak
raporlar teslim edilmişti.)
Son olarak Temmuz 2015 ve Haziran 2016’da, Dersim
Dernekleri Federasyonu (DEDEF) daveti ile bölgeye gittim. Bu son seyahatlerimin
amacı, DSİ tarafından Munzur Çayı’nı besleyen Havaçor ve Kızık derelerinde
sulama ve dere ıslahı amacıyla yapıldığı iddia edilen projeydi.
Burada belirttiğim nedenlerle Munzur vadisi ile
ilgili sahip olduğum bilgilerle, 13 Ocak 2017 tarihli Resmi Gazete’de
yayınlanan bir Bakanlar Kurulu Kararı’na ait görüşlerimi, bir kere daha konuya
ilgi göstereceğini umduğum kişilerle paylaşmayı düşünerek bu yazıyı kaleme
aldım.
KONAKTEPE HES PROJESİ VE PROJE ALANI ORMAN
EKOSİSTEMİNİN ÖZELLİKLERİ
HES projeleri genellikle bir baraj dolgu alanı ve
bunun arkasında oluşan baraj gölünün kapladığı alan olarak algılanıyor. Oysa
sıkça tartışılan ve baraj gölünün akış aşağı kısmında kalan ekosistemlerin su
gereksinimi için bırakılacak “can suyu” tabir edilen su miktarına bağlı olarak,
baraj gölünün akış aşağı kısmındaki ekosistemler de bu gibi projelerden çok
fazla etkilenmektedir.
Bununla birlikte, 2002’deki ÇED sürecinde proje son
halini alıp kesinleşmediğinden (Malzeme alım noktaları, E.N.H. ve tünel-kondüvi
güzergâhları, şantiye alanı v.b. son halini almadığından) baraj gövdesinden
akış aşağı kısmındaki etkilere ait ayrıntılı bir çalışma yapılamamıştır. Ancak
bilinen alternatif projelere göre HES I ve II, baraj gövdesinden yaklaşık 18⁓20
km akış aşağı kısmındadır. Son yayınlanan Bakanlar Kurulu kararındaki
kamulaştırma alanları da incelendiğinde, bu alanların tamamının, yalnızca baraj
gölünün kapladığı alanlar olduğu görülüyor. Öyleyse proje hala kesinleşmemiş ve
baraj gövdesinden HES noktalarına kadar olan alandaki etkilerinin ne olacağına
dair de şu anda kesin şeyler söylemek zor görünüyor. Ancak baraj gövdesinden
akış aşağı yaklaşık 18⁓20 km alanda da uygulama yapılacağı açıkça belli ve bu
uygulamanın çevresel etkilerinin ortaya çıkması kaçınılmaz.
Bununla birlikte; Munzur Çayı’nı besleyen Havaçor ve
Kızık derelerinde sulama ve dere ıslahı amacıyla yapıldığı iddia edilen proje ile
ilgili Temmuz 2015 ve Haziran 2016’da bölgeye yaptığım ziyaretlerde, DSİ
yetkilileriyle de resmi olmayan görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerde DSİ
yetkilileri, dere ıslahı projelerinin bir amacının da, Konaktepe barajının
derelerin taşıdığı rusubat / alüvyon ile dolmasını önlemek olduğunu ifade
ettiler. Bu aslında dere ıslahı projelerinin de Konaktepe projesinin
tamamlayıcı parçaları olduğunun ifadesiydi. Öyleyse, bu proje ile Konaktepe
baraj gölünün memba (kaynak- akış yukarı) yönünde yaklaşık bitim noktası olan
Ovacık ilçe merkezinden yukarı doğru da toplam yaklaşık 45 km boyunca Yatak
Tanzimi, Kaya Tahkimatlı Kum Çakıl Sedde Yapılması (Toplam : 44.354 m.)
amacıyla dere yataklarında, 20–30m genişliğinde ve 2-5m derinliğinde kazı ve
dolgu yapılarak dere vejetasyonu tamamen tahrip edilecektir.
Baraj gövdesi ile HES arası 20 km + baraj gölü 25 km +
dere ıslahı 45 km olmak üzere Munzur
nehri ve besleyen dereler üzerinde toplam
90 km boyunca doğal ekosistem bu projeden doğrudan etkilenecek demektir.
Projeden doğrudan etkilenecek alanın doğal ekosistem
özelliklerine gelince:
Proje nedeniyle baraj gölü altında kalacak olan,
kamulaştırmaya konu beşyüze yakın parselden oluşan tarım alanları dışında,
orman ve orman sayılan alanlar toplamı 809ha.dır. Bu
809 ha orman alanının neredeyse tamamı, Munzur Vadisi Milli Parkı sınırları
içinde kalmaktadır.
Ayrıca, baraj gövdesinin birkaç km. akış aşağı
kısmından HES noktasına kadar olan bölüm 3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’na
göre “Tunceli-Ovacık Munzur Vadisi Yaban Hayatı Koruma Sahası” içinde
kalmaktadır.
Baraj gölünün memba yönünde bitim noktasından 4-5 km
memba (batı) yönünde, Yeşilyazı köyü yakınında, Havaçor deresi ile Munzur
çayının birleşme noktasında yaklaşık 3 hektar büyüklüğünde bir Huş (Betula sp.) meşçeresi bulunmaktadır. Bu meşçere, dünya botanik/ ormancılık
literatürüne geçmiş, Huş ağacının dünyada en güneyde orman kuruluşu oluşturduğu
alandır.
Baraj gölünün doğrudan altında kalacak alanlardan
olan, Mercan deresi ile Munzur çayının birleşme noktası ile baraj gövdesi arasındaki
dere boyu meşçerelerinde; Ilgın (Tamarix sp.) kümeleri ve münferit Huş (Betula sp.) bireyleri bazı noktalarda yan yana
bulunmaktadır.
Dünya florası özgün türlerde karakterize olan farklı
flora bölgelerine ayrılmıştır. Türkiye üç değişik flora bölgesinin kesiştiği
bir alanda yer almaktadır. Aynı bölgede farklı flora bölgelerine ait türlerin
yakın oranlarda bulunması, o bölgenin bitki gen kaynakları bakımından
zenginliğinin göstergelerinden birisidir. Türkiye’deki flora bölgeleri aşağıdaki
gibidir:
Akdeniz Bölgesi: Tüm Akdeniz Havzasında
yayılış gösteren türleri ifade eder. Türkiye’nin batı ve güney kısımları bu
bölgeye aittir.
Avrupa-Sibirya
Bölgesi: Orta Avrupa’dan başlayıp Sibirya’ya kadar uzanan
bölgedir. Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi bu flora bölgesi içinde yer almaktadır.
İran-Turan
Bölgesi: İç Anadolu’dan başlayıp Orta Asya’ya kadar uzanan
bölgedir. Türkiye’nin Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu bölgeleri bu flora bölgesi
içinde yer almaktadır.
Yukarıda anılan türlerden Ilgın (Tamarix sp.)
Akdeniz Bölgesi ağacıyken, Huş (Betula
sp.) Avrupa-Sibirya Bölgesi ağacıdır. Bu iki tür, Munzur vadisi dışında dünyanın başka hiçbir yerinde yan
yana görülemez.
Ayrıca, yalnızca baraj gölünün kaplayacağı alanda
tarafımdan belirlenen odunsu gövde yapan(fanerofit) bitki türü sayısı 38
adettir. Bunların yanında tarafımdan örneklerine
ulaşılamamış, ancak proje alanında daha önce bitki sistematiği araştırmaları
yapmış olan Ş.Yıldırımlı ve arkadaşlarının bulgularına göre, baraj gölü
alanında bulunan odunsu (fanerofit) bitki türü sayısı da 12 dir. Yani yalnızca
baraj gölünün kaplayacağı alanda toplam 50 farklı türde odunsu gövde yapan(fanerofit)
bitki türü doğal olarak yayılış göstermektedir. Bu sayıya otsu (tek yıllık)
bitkiler dâhil değildir. Alanda yapılan bitki sistematiği araştırmalarından
bilinmektedir ki, bölgedeki otsu bitkilerin tür çeşitliliği, odunsu gövde
yapanlarla karşılaştırılamayacak kadar zengindir ve henüz tanımlanmamış yeni
türlerin var olma olasılığı çok yüksektir.
Bununla birlikte, proje alanı İran-Turan flora
bölgesinde yer almaktadır. Yukarıda anılan 50 fanerofit türün 15 tanesi İran-Turan
bölgesine ait türler değildir ve 4 tür endemiktir. Bir başka ifadeyle (yukarıda
anılan Huş – Ilgın örneğinde olduğu gibi), dünyadaki 3 farklı flora bölgesine
ait bu türlerin doğal yayılışla bir arada bulunması hali, dünyada nadir olarak
karşılaşılacak bir durumdur.
KONAKTEPE HES PROJESİNİN DOĞAL EKOSİSTEM ÜZERİNDE
OLUŞTURACAĞI ETKİLER
Aynı bölgede farklı flora bölgelerine ait türlerin
yakın oranlarda bulunması, o bölgenin bitki gen kaynakları bakımından
zenginliğinin göstergelerinden birisidir.
Doğrudan baraj gölünün altında kalarak yok olacak
dere boyu vejetasyonu, dünyanın 3 farklı flora bölgesine ait odunsu gövde yapan(fanerofit),
en az 50 türü barındırmaktadır. Bu türlerin yaklaşık 1/3’ü Munzur vadisinin de
içinde bulunduğu İran-Turan bölgesine ait olmayan türlerdir (Akdeniz ve Sibirya
bitkileridir). Dünyada nadir olarak karşılaşılacak bu bir arada bulunma hali
projenin uygulanması halinde yok olacaktır. Ancak bunlardan Sibirya bitkisi
olan Huş ile Akdeniz bitkisi olan Ilgın’ın doğal olarak yan yana yetişmiş olması
hali dünyanın başka hiçbir yerinde görülmeyen- görülemeyecek bir durumdur.
Projenin uygulanması halinde, dünyadaki tek örnek olan bu durum yok olacaktır.
Projenin tamamlayıcı
parçalarından olan Havaçor ve Kızık dereleri ıslah projesi, Havaçor deresi ile
Munzur çayının birleşme noktasından başlayıp, memba yönünde iki derede toplam
yaklaşık 45 km devam etmektedir. Bu projeye göre, anılan dere yataklarında
yaklaşık 45 km boyunca, 20–30m genişliğinde ve 2-5m derinliğinde kazı ve dolgu
yapılarak dere vejetasyonu tamamen tahrip edilecektir. Dere yatağı üzerinde
yapılacak kazı ve dolgulardan etkilenecek en önemli bitki ekosistemi yukarıdaki
bölümde değinilen, Munzur ve Havaçor çayları birleşme alanında Yeşilyazı köyü
civarında bulunan Huş meşceresi
olacaktır. Bu meşcerenin göreceği zarar, yerel ekolojik bir değer kaybı olmakla
beraber, dünya ormancılık ve botanik literatürüne geçmiş, huş ağacının dünyada
en güneyde doğal meşcere kuruluşu yaptığı nokta olması nedeniyle yaşanacak
kayıptır.
Burada mesleki bilgim nedeniyle, yalnızca projeden etkilenecek orman
ekosistemi ve onun asli unsurlarından olan ağaç, ağaççık ve çalıları kapsayan
odunsu gövde yapan (fanerofit) türlerin projenin
uygulanması halinde göreceği zarara değinilmiştir.
Mesleki alnım dışında
kalmakla beraber, başta yöre halkının Munzur çayına yüklediği
kutsal değer olmak üzere, orman ekosistemi dışında kalan doğal ve yabanıl
alanlar –ekosistemlerinde göreceği geri dönülemez zararlara burada
değinilmemiştir.
Besim SERTOK. Orman
Müh.
0533 223 63 93
Hi Besim, do you have data regarding the rivers near Ovacik? Can I contact you for details? I do speak turkish, but my writing is not very good. Thanking you in advance.
YanıtlaSil